Zamanımızın gerçek bireyleri, kitle kültürünün kof, şişkin kişilikleri değil, ele geçmemek ve ezilmemek için dikilirken acının ve alçalışın cehennemlerinden geçmiş fedailerdir

-Max Horkhaimer

25 Nisan 2012 Çarşamba

Çöplükten Kaçışın Kısa Hikayesi (5.Mektup)




  Hakkımızda başından beri söylenen her şey yalandı. Sizi sizden uzaklaştırmak istediğimiz söylendi çünkü onların gözünde biz bizden uzaktık. Oysa amacımız, kimliklerimizden uzaklaşmak değil geri dönmekti. Tanımların, kalıpların olmadığı o günlere geri dönmek için ileriye, daha ileriye gitmemiz gerekiyordu. Çünkü geçmişimizin temizliği, duruluğu bizim onu bulmamızda saklıydı.

 Zamanın bize iyi şeyler getireceğini vaad ettiler. Bilgiyi, gelişimi ve devrimi getireceğinden bahsettiler. Oysa onların kontrolünde zaman bize gereksiz kalıplar, boş tanımlar dışında birşey getirmedi. Zamanın bizi yıldızlarda gezdireceğini söylediler. Oysa onların kontrolünde zaman bizi bir çöplük yığınına getirdi.

 Gözlerimizi açtığımızda kendimizi bir çöplükte bulduk. Kelimelerden oluşturulmuş devasa bir çöplüktü. İlk adımlarımızı attığımızda, konuşmayı öğrendiğimizde bize bir yaldız boyası verildi. Görevimiz bu çöp yığınından bazılarını ayıklayıp boyamak ve onlara tapınmaktı. Beğenmediğimiz çöpleri bir kenara atıp, beğendiklerimizi boyamaya başladık. Bazı çöpler ötekinden daha güzeldi. Evet, yaptığımız ahlâk dışıydı belki ama hiçbirşeydi çünkü bu çöplük, boyalı kelimeler için öldürenlerin akıttığı kanla temizleniyordu.

 Bizi çağıran ses bize aitti. Onu bu çöp yığınında aradık oysa o çok uzaktan sesleniyordu. Ufkun ötesinden, renklerin bittiği yerden ve boşluktan sesleniyordu. Birşeyler yaratabilmemiz için boşluğa gitmemiz gerekliydi çünkü kalabalık zaten yaratılmış ve bozulmuştu.
 Biz gittiğimizde size hakkımızda kötü şeyler söylediler. Siz de inandınız. Çünkü elinizdeki yaldız boyasına kendinizi o kadar kaptırmıştınız ki, bir çöplükte yaşadığınızı unuttunuz. Oysa biz sizi değiştiremezdik. Sadece kendinizi bulmanız için boşluğa davet edebilirdik.

Zamanın bize getireceği şeyler hiçbir zaman olmadı. Bizim zamanda yolculuk edip bulmamız gerekiyordu. Kimse bize birşey getirmedi ve getirmeyecek. Biz bunun farkındayız.
Şimdi bize öncekinden daha yakınız. Çabalarımız, kendimizi bulmamız içindir. Üstümüze sinen çöp kokusundan arındıkça kendimizi bulacağız ve boşluğa gittikçe yaratacak, karanlığa gittikçe parlayacağız.
 
 Yıkanın ve yaldız boyasından, çöp kokusundan temizlenin. Tanımlardan kurtulun. Yaşamın tek amacı kendini bulmaktır.

"Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrimi satın alamazsınız, yapamazsınız, devrim olabilirsiniz ancak!"
Ursula K. Le Guin - Mülksüzler

22 Nisan 2012 Pazar

Siyah Ahitler II: İtaatsiz Hayalperest Öğütler


 Kendinin farkında olmakla başlar her şey. Başkalarının kurgusunda, hayalinde ve oyununda bir parça olmaktansa kendi hayal dünyanda yaşamak... Kendinin farkında olduğunda yapacağın ilk şey bu olacak. Sana "hayalperest" diyecekler. Oysa sen, duvarsız bir hapishanenin firarisi olacaksın.
Özgürlük! Onların zihninin bir parçası, onların kurgusunun bir figüranı olmaktan kurtulduğun zaman özgürlüğe yaklaşacaksın. Seni dışarıdan görenler hantal bir kaya zannedecek. Oysa sen içinde yıldızlar biriktirmiş olacaksın. Onları herkese göstermek isteyeceksin, kalabalığın arasında, duvarın ardındakilere göstermek isteyeceksin. "Sizin yaşadığınız sefalet!" diye bağıracaksın. Öfkelenecekler, uzaklaşacaklar, çünkü korkacaklar. Oysa sana yaklaşabilenler yıldızların ışığıyla parıldayabilecek.

 Sen, tanımlanmadın! O ya da bu değilsin! Sadece "sen"sin. Tanımlanamazsın. Eğer tanımlanabiliyorsan, sen olmaktan çok uzaktasın. Sadece oyunun basit bir parçası ve kalabalık resminin basit bir detayısın. Bütün bu pembelikte fark edilmek için, kararmalısın. 
 Onları çizebilirler. Tasarlayabilir, yaratabilirler. Onların bedenleri ve benlikleri, birilerinin elinde şekil almayı bekleyen bir kil yığını gibidir. Bütün benliklerini, şeytan heykeltraşlarının eline bırakırlar. Yaratılmak, yontulmak, şekillendirilmek ve boyanmak isterler. Sen, en azından kendi çirkinliğine sahipsindir. Bir oyuncak bebek, kurşun asker kolonisinin içinde sen devasa bir insan olursun. 


 Kendinle övünme ve gurur duyma. Bu aşağılık duygu onlara aittir. Onların kişilikleri, tüccarların ve şeytanların elinde rehindir. Karşılığında kendileriyle övünme ve gurur duyma duygularını almışlardır. Kendileriyle övünme dereceleri, onların fiyatlarıdır. Sen fiyatsız ve karşılıksızsın. Seni, senden başka birşeyle anlayamazlar. 

Sevilmeyeceksin... Nefret edileceksin. Gurur duyduğun tek şey bu olsun.