Zamanımızın gerçek bireyleri, kitle kültürünün kof, şişkin kişilikleri değil, ele geçmemek ve ezilmemek için dikilirken acının ve alçalışın cehennemlerinden geçmiş fedailerdir

-Max Horkhaimer

3 Mart 2012 Cumartesi

Sizin Sonunuza ve Başlangıcınıza Doğru (3.Mektup)

Gerçek. Bütün vaktimiz onu kurgulamak ve ona katlanmak arasında geçiyor. Kurguladığımız kadar katlanıyoruz. Başkaldırının merkezinde, zıtların birbirleriyle kesiştiği çizgilerdeyiz. Belki de birazdan darmadağın olacak iki ağır dengeyi birbirinden ayıran ince çizgide cambazlık yapıyoruz.

Büyük yangın. Yaptığımız ilk şey geldiğimiz yerde, bizim için ayrılmış her yeri yakmaktı. Şimdi hepsinin yerinde birer kül yığını var. Anılarımız yerlerini büyük, daha büyük siyah dumanlara bıraktı. Dumanlar sizi kör ediyor oysa biz bu dumanlarda her gün güneş doğuruyoruz. Siyaha alışan için körlük yoktur. Yarasaların gözleri görmez ama kör değillerdir. Kör olduğumuzu ve renkleri görmediğimizi zannediyorsunuz. Zannetmeye devam edin. Bütün renklerin kaynağını bulduk ve onları yaratıyoruz.
Zannetmeye devam edin.

Öldüğümüzü zannediyorsunuz. Size öldük. Ama hâlâ yaşıyoruz. Sizin deyiminizle "ölümümüz" yaşadığınız sevimli mezarlıktan daha cazip geldi. Sizi davet etmeyeceğiz. Çünkü pembe gözlüklerinizi çıkardığınız zaman kör olacak ve ışığı daha iyi görmeye başlayacaksınız. Dünyanın tepesinden merkezine yolculuk etmeniz için geri sayımınız başladı. Farkında değilsiniz.

Bizim düzen boduğumuzu, oyundaki yanlış insanlar olduğumuzu düşünüyorsunuz. Oysa kimse ilk kurala bizim kadar bağlı değildir. Her şey kaos hâlindedir ve kaosun tek kuralı vardır: Kuralsızlık! Hepiniz bu yazgıyla doğdunuz. Kaos bitmeyecek ve kaosun tek kuraldan oluşan yasası sonsuza dek geçerli kalacak.
Biz tanımlanmayacağız. Kimsenin parçası değiliz. Kelimeleriniz ve kavramlarınız bizi tanımlamak için çok yetersiz.
Herkes gerçek sandığı sahte dünyasındadır. Biz, kurmaca olduğunun farkında olduğumuz dünyadayız. Burada hükmetmiyoruz. Burada hükmeden yoktur çünkü burada kaosun ilk ve tek kuralı hâkimdir. Biz dilenci mintanındaki hükümdarlarız.
Kelimeler... Kendi başlarına çok yetersizler. Yüklendikleri anlamlar olmadan çok çıplak duruyorlar. Siz, zihninizi giydirip, kelimeleri çırılçıplak bırakıyorsunuz. Ama zihninize giydirdiğiniz kaftanlar paramparça oluyor. Biz bu hâlinizi zevkle izliyoruz. Çünkü bu deneyimi yıllar önce yaşadık.
Amacımız size yol göstermek değil. Felaket tellâllığı yapmak...

Hâlâ buradayız. Beklemiyoruz. Duman sizi kör ediyor ama üzgünüz. Yakmamız gerekiyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder