Zamanımızın gerçek bireyleri, kitle kültürünün kof, şişkin kişilikleri değil, ele geçmemek ve ezilmemek için dikilirken acının ve alçalışın cehennemlerinden geçmiş fedailerdir

-Max Horkhaimer

24 Şubat 2012 Cuma

Farkındalığın İlk Günü (1.Mektup)



Fena bir yerimden koptuğum doğru
Kendimden çok fazla yaşamaktayım
Nereye bağlanacak bu işin sonu
Aslında ben kimim meraktayım
-Attila İlhan


Merhaba. Yine biz.

Kelimelerin bittiği yer. Oradayız. Sen de gelsene? Burası çok eğlenceli bir yer değil. Ama en çok anladığımız yer. Burada kendimize bakıyoruz. Ay'dan dünyaya bakıp ne kadar küçük olduğunu gören birer astronot gibi kendi dünyamıza bakıyoruz. Bunun zevk veriyor olmasına şaşırıyoruz. Evet, oldukça şaşırıyoruz. Merkezinde bizim olmadığımız bir evrendeyiz. Biz sadece dönüyoruz. Yıldızlar ve dünya gibi, belirsizliğin ekseninde ve etrafında dönüyoruz.

Kendimizi anlatmamız için hiç bir yol kalmadı. İki milyar harfi olan bir dil lâzım bize. Şiirler ve hikayelerle anlatmak istediğimiz şeyden bahsetmeyi beceriyoruz. Ama anlatamıyoruz. Ne olursa olsun kelimeler çaresiz kalıyor. Mecazlar ve kurgular ise bizi bir süre hızlandırıyor. Ondan sonra yakıtları bitiyor. Düşüyoruz. Yine aynı eksendeyiz. Merkezde değiliz. Kendi okyanuslarımızı bırakıp burada birer damla olduk. Ne yaptığımızı bilmiyoruz. Öğrenmeye de niyetimiz yok.
İki seçenek var. Birimiz sonu birimiz başlangıcı istiyor. Birimiz eskiyi birimiz yeniyi istiyor. Yeni diye önümüze çıkanın bizi eskiye, en eskiye götüreceğinden korkuyoruz. Çünkü burada zamanı yakalayamamak ölümle eşdeğerdir. Zamana hükmetmek kimsenin gücünün yettiği birşey değildir.

Korkuların ve acının daha büyüğü varmış. Biz bunu mutluluğun daha büyüğünün olduğuna dair bir işaret sayıyoruz. Öyle inanmak istiyoruz. Gerçekliğinden emin değiliz ama eğer inanmazsak, burada bilinmeyen bir yörüngedeki akışımız ve dansımız sona erecek. Bitsin istemiyoruz. Aslında birimiz bitsin istiyor. Ama biz istemiyoruz.
Burada bir suçlu arıyoruz. Kötü şeyler olmuş. Birbirimize o kadar yakınmışız ki, ufak bir damla, bir milimetrenin binlerce kat küçüğü bir hata, evrende yanlış bir toz tanesi her şeyi mahvetmiş. Bizim hayatlarımızı mahvetmeden biz ondan kurtulmalıyız. Buradayız. Kirli tarlaların pisliği omuzlarımızda ve zihnimizde. Bir savaştayız. Bu bir karşı-saldırı. Hayatın kendisine bir karşı-saldırı... Yeterince sessiz kaldık.

Burada farkında olarak geçirdiğimiz belki ilk, belki de ikinci günümüzdeyiz. Ama birer yüzyıla bedel saatler boyunca buradaymışız. Burası son olmadığına göre başlangıç olmalı. Birşey eskisi gibi değilse ya son ya başlangıçtır. Ama bundan sonra gideceğimiz yer... Emin değiliz.
Yıldızlar sayılmayacak kadar çok. Ama sayılacak kadar yakın.

Bazen her şeyin bir kurgu olduğu izlenimine kapılıyoruz. Hiçbirşeyin gerçek olmadığı. En azından bundan önceki için. Bundan önceki hislerimiz, gerçekten hareket eden kuruntulardan başka birşey değildi. Başlangıç noktası gerçekti. Bu gerçeklik bize kelimelerle oynamaya yeteneğini kazandırdı. Daha sonra kelimelerden kurduğumuz evrende yaşamaya başladık. Buranın merkezinde olmamıza rağmen kendimiz burada ötekileştirdik. Merkezdeki benliğimize maske taktık ve o maskenin karşısında küçüldükçe küçüldük. Şimdi burada, başka bir yörüngede daha büyüğüz ve küçük dünyalarımız zihnimizde kendi akışına devam ediyor.

Duyulmayacak kadar küçük bir fısıltının yarattığı yankılar bizi mahvetti. Berbat durumdayız. Nasıl dayandığımızı bilmiyoruz ama dayanmak zorundayız. Çünkü yaşıyoruz.

Eşlik eden şarkı Pink Floyd-Keep Talking

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder