Zamanımızın gerçek bireyleri, kitle kültürünün kof, şişkin kişilikleri değil, ele geçmemek ve ezilmemek için dikilirken acının ve alçalışın cehennemlerinden geçmiş fedailerdir

-Max Horkhaimer

26 Şubat 2012 Pazar

Başlangıç ve Kaçış (2.Mektup)

Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin,
Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte;
Toplasın acı meyvesini nedametin
-Charles Baudelaire


Orada mısın? Bedenin, hislerin ve zihnin aynı yerde mi? Öyleyse bizi dinlemeye hazırsın. Şimdi sana başlangıçtan bahsedeceğiz. Sonun ya da yeninin başlangıcından. Bulunduğumuz yerin ilk ışıklarını gördüğümüz günden bahsedeceğiz.

Her şey bir bunalma hissiyle başladı. Biz hep vardık ama yok olmamız isteniyordu. Birbirimizi öldürmeyecek kadar çok seviyorduk. Birimizin hayatta kalacağı bir mücadeleye girişmek istemedik.
Bütün zamanımız aptalca bir kamuflajla geçiyordu. Elimizdeki her şeyi kamuflaj için tüketiyorduk. Pandora'dan beri insanlar kapalı kutulardan pek hoşlanmazmış. Bilmiyorduk.

Varlığımız, insanlarda ürküntünün verdiği bir öfke yaratıyordu. Biz kimseye zarar vermedik. Oysa dünyadaki bütün yoldan çıkmışlığın, yanlışların hesabı bizden soruluyordu. Ne zaman kendimizi belli etmek istesek, burada olduğumuzu söylemek istesek bastırılmaya çalışıldık. Bizi yok etmeye çalıştılar. Biz bundan hiç hoşlanmayız! Bize var olmayı kimse vermediğine göre, kimse de bizi yok edemez. Onlara bunun aşağılık bir çaba olduğunu anlattık. Pek hoşlanmadılar.

Frekanslarımız her yere yabancıydı. Aynı kelimeler ve harflerle cümleler kuruyorduk ama aynı dili konuşmuyorduk.
Bulunduğumuz yerde öncekinden daha mutlu değiliz. Ama daha "Biz"iz.
Hayalperest olduğumuzu söyleyebilirsiniz. Gerçeklerden uzak kurgusal bir dünyada yaşadığımızı da. Açıkçası biz de bundan şüpheleniyoruz. Bulunduğumuz yerin gerçekliğiyle ilgili ciddi şüpheler taşıyoruz. Ama sizin benimsemek zorunda bırakıldığınız kurgularda yaşamaktansa, kendimizinkini tercih ettik. Gösterdiğimiz, gösterebileceğimiz hiçbirşey yok. Kömür madeninde bir elmas tanesi arıyoruz.
Eğer küçük şeyler yüzünden mahvolabiliyorsak, mutlu olabilmeliyiz de. Çünkü adil bir düzen istiyoruz.

Biz görünmeyiz. Gördüğün biz değiliz. Biz kelimelerle inşa edilmiş bir tapınağın tanrısı ve aynı tanrının cehenneminde yanan birer günahkarız. Bizi bakarak tanıyamazsın. Tanımıyorsun. Bizi tanıyan bir kişi var ve var olmakta direniyor. Biz, onun direnişinin hizmetindeyiz.

Biz, senin bildiğin anlamda sonu çoktan geçtik. Doğduk, büyüdük, ihtiyarladık ve yok olduk. Şu an başka bir hayatın bebekliğindeyiz.

Seni davet etmeyeceğiz. Çünkü burası zamanın aktığı yer. Er ya da geç gelmek zorundasın. Şimdi yolculuğumuza devam ediyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder