Zamanımızın gerçek bireyleri, kitle kültürünün kof, şişkin kişilikleri değil, ele geçmemek ve ezilmemek için dikilirken acının ve alçalışın cehennemlerinden geçmiş fedailerdir

-Max Horkhaimer

16 Eylül 2011 Cuma

Tanrı hakkında (Bad Boy Bubby filminden)


Görüyor musun, kimse sana yardım etmeyecek Bubby. Çünkü dışarıda sana yardım edecek kimsecikler yok. Hiç kimse. Hepimiz atom ve atomdan daha küçük parçaların kaotik dizilişinden ibaretiz sadece. Yaşamıyoruz. Bizi oluşturan parçacıklar yalnızca bize bir kimlik ve bilinç vermekle yükümlüdür. Ölmeyiz de, sadece parçacıklarımız yer değiştirir o kadar. Tanrı yoktur, olamaz da. Yukarıda bizi koruyan ilahi bir gücün olduğunu düşünmek çok saçma. Olsa olsa melûn bir varlık olmalı ki bizi varoluşumuzun anlamından dahi bihaber bir sürü kâideye riayet etmek zorunda kalıp var olup olmadığımızdan dahi bihaber yer kürede bizim için kılını kıpırdatmazken hüküm sürmesi için ona biat ediyoruz. Ölçüp biçiyoruz, hesaplıyoruz. Mükemmel bir müzik yaratıyor sanat icra ediyoruz kendi başımıza. Milyonlarca masum çocuğun kurbanlıklar gibi ecelini seyretmek zorunda kalan bir ırkın mensubu olarak Tanrı’ya biat etmek, ne çılgınca bir anlayış üstelik ızdırap içinde, can çekişerek, reddedilmişçesine... Tanrıya biat etme mecburiyeti ne kadar ahmakça. Lanet olsun ona! Var olmadığını düşün. Bizim vazifemiz var olmadığını farz etmek. Onu reddetmek. Lanet olsun sana Tanrı! Varsa cesaretin, göster yüzünü seni ödlek! Var olmamış sahtekâr seni! Tüm insanoğlunun en büyük görevi Tanrının var olmadığına inanmaktır. O zaman geleceğimiz parlak. Çünkü yalnızca, evet yalnızca o zaman yükümlülüklerimizin farkına varabiliriz. İşte yapacağın tek şey budur Bubby. Tanrının var olmadığını farz etmek. Yükümlülüklerini asla unutma!